Son yıllarda Türkiye'de üniversite kontenjanlarında yaşanan düşüş, eğitim yapısında ve sisteminde önemli bir değişim sürecinin habercisi olarak değerlendiriliyor. Bu durum, hem öğrencilerin üniversiteyi tercih etme sebeplerini hem de eğitim sistemimizin geleceğini sorgulamamıza neden oluyor. Eğitim alanında meydana gelen bu değişikliklerin arka planında neler var? Öğrencilerin tercihlerini etkileyen faktörler neler? Bu soruları yanıtlamak amacıyla, üniversite kontenjanlarındaki düşüşün sebeplerini ve sonuçlarını detaylı bir şekilde ele alacağız.
Üniversite kontenjanlarındaki düşüş, son yıllarda dikkat çeken bir olgu haline geldi. YÖK (Yükseköğretim Kurulu) tarafından verilerin sağlandığı raporlara göre, 2023-2024 eğitim yılı için üniversite kontenjanları, bir önceki yıla göre büyük oranda azalmıştır. 2021 yılında 900 binin üzerinde olan toplam kontenjan sayısı, 2023 yılında 800 binin altına düşmüştür. Bu durum, gençlerin eğitim tercihleri konusunda düşündürücü bir veridir. Peki, bu düşüşün altında yatan sebepler neler?
Birinci faktör, ülke genelindeki demografik değişimlerdir. Türkiye’de doğurganlık oranlarının düşmesi ve nüfusun yaşlanması, üniversiteye eğitim görmek isteyen öğrenci sayısını doğrudan etkilemiştir. İkinci olarak, üniversite eğitiminin maliyetinin artması da öğrencilerin tercihlerinde değişikliklere yol açmaktadır. Üniversitelerdeki harçların ve yaşam maliyetlerinin artması, birçok öğrenciyi farklı meslek yollarına yönlendirmeye itiyor. Ayrıca, bazı bölümlerin istihdam olanaklarının kısıtlı olması, birçok öğrencinin tercihlerini başka alanlara kaydırmasına neden olmuştur.
Öğrencilerin üniversite tercihlerini etkileyen bir diğer önemli faktör, eğitim sistemindeki yapısal değişikliklerdir. 2023 yılında Türkiye’de uygulamaya alınan yeni sınav sistemi, üniversiteye giriş koşullarını değiştirmiştir. Özellikle, LGS (Liselere Geçiş Sistemi) ve YKS (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) arasındaki geçiş süreçleri, öğrenci sayısını ve eğilimlerini değiştirmiştir. Yeni sistem, bazı öğrenci gruplarının üniversiteye yönelmesini engelleyebilirken, bazıları için fırsatlar doğurmuştur.
Ayrıca, lisans programları için ortaya konulan kalite kriterleri, bazı üniversitelerin kontenjanlarının kısıtlanmasına neden olmuştur. Yükseköğretim Kurulu, bazı bölümlerin düşük doluluk oranları sebebiyle kapatılmasını veya kontenjanlarının azaltılmasını gündeme almıştır. Bunun yanı sıra, bazı üniversiteler, tercih edilebilirliği artırmak için yeni projelerin geliştirilmesine odaklanmaktadır. Ancak genel trend, kontenjanların azalması yönünde ilerlemektedir.
Sonuç olarak, Türkiye'de üniversite kontenjanlarında yaşanan düşüş, çok yönlü bir etkileşim sürecinin sonucudur. Eğitim kalitesinin artırılmasına yönelik atılan adımlar, gelecekte daha nitelikli bir eğitim sisteminin oluşmasına olanak tanıyabilir. Ancak, bu sürecin hem öğrenci hem de üniversiteler açısından nasıl bir denge sağlanacağı, dikkatle izlenmesi gereken bir konu olacak. Eğitim sisteminin politikalarındaki değişiklikler ve öğrenci yönelimleri, önümüzdeki yıllarda daha net bir tablo sunacaktır. Öğrencilerin bu süreçte yaşadığı zorluklar ve fırsatlar, bir ülkenin geleceğinde eğitim sisteminin ne denli önemli olduğunu göstermektedir.